Hazret-i ALLAH, Kur'an-ı Kerim'in çok yerinde "EVLİYA" diye açık bildirdiği halde, Türkçe'de her mevzuda kullanılan, "Evliya"nın manasını yansıtmayan "dost" kelamını kullandık.
Kur'an'ın manasında yaptığı tahribatın şimdi acısını çekiyor ve yaşamak demek caiz ise yaşıyoruz. Bu zarardan kurtulmak şöyle dursun, kurtulmak da istemiyor gibi bir tutumu benimsedik.
Mü'min zatları ve Evliyaullahı yer yüzünde değil, ticari kitaplarda arıyoruz. Bilemiyoruz ki, Hazret-i ALLAH dünyayı adaleti icabı bu rahmetinden hiçbir zaman mahrum etmedi. Etmeyecektir de..
Cümle kullarında mü'min sıfatının tecelli etmesi için ilm-i tevhit, amel-i tevhit bizlere de yaşamak ihsan etsin, inşaallah.
Mutasavvifin der ki;
ALLAH 'ın kulları ümmet olarak, millet olarak, ehli kitap dahi neden bize düşman oldular.?
ALLAH 'ımız bir, dinimiz bir İslam, peygamber efendilerimiz, ALLAH elçileri kardeştirler. Bu düşmanlık, bu ayrılığın anlamı ne.? Cehlimizle bu ayrılığın tarih boyu zararını çektiğimiz yetmedi mi .?
İlim olsun, irade ve talep olsun Resul-i Ekrem s.a.v 'in getirdiğine uygun olmalıdır, Tabii biz Muhammediler için.
İradeden yüz çevirip mücerret ilmi isteyen "kelamcılar",
İlimden vazgeçip yalnız iradeyi talep eden bir kısım "tasavvufçular",
ALLAH elçilerinin getirdiği emr-i ilahilere aykırı ilim ve irade isteyen "bid'at erbabı",
Peygamber Efendimiz'in getirdiği emr-i ilahiyi önemsemeyip ilim ve iradeyi talep eden "filozoflar" dalalette kalmışlardır.
Ancak, ALLAH elçilerinin getirdiğine muvafık bir surette ilim ve iradeyi isteyen kimseler hidayete ermişlerdir.
Tevhit: Ehl-i hakikat dilinde ALLAH 'ın zatını zihinlerde tasavvur ve vehimlerde, hayallerde tahayyül edilen şeylerden tecrit etmektir. Bu hal üç surette vücut bulur:
1- Rububiyetini bilmekle,
2- Birliğini ikrar etmekle,
3- ALLAH 'a hiçbir şeyi eş tutmamakla.