Yerinde, hatta geç kalınmış -gönlümden yapmayı veya yapılmasını arzuladığım- bir uyarı, kendi adıma teşekkür ediyorum.
Konuya sonradan dahil olan üyenin yazdıklarının uzunluğu, akabinde düşünce paylaşımı ile başlayıp nefsani savunumlara doğru uzayan ve sonu ne yazık ki genelde ve hep çoğunlukla karşıdakini tekfir ile nihayet bulan yazılara aşinalığımdan ötürü okumayı, konuyu takip etmeyi bırakmıştım.
Değil istifade edebilmek bu hale şahitlik bile üzdüğünden ve negatif etki uyandırdığından sonlandırılması yerinde olacaktır.
Birbirimizi rencide edip kırmayalım; bırakalım üzülen insanlık değil, şeytanlar ve şeytanlık olsun.
Ciddi emek isteyen bu konuya katkı sağlamak adına mı bu yaptığınız yorum, yoksa iki kişinin tartışıyor olması mı.?
Konuya değil; sizin kardeşliğinize katkı sağlamak adına idi. İkiniz tartışmıyor savaşıyorsunuz.
İlk başlarda sizi izlerken burada diğer ülkelerdekine benzer bir iç savaş olsa sizin diğer üyeyi -selefi, harici her neyse- onunda sizi tasavvuf ehli diye -Allah adına, din adına!- rahatlıkla katledebileceğinizi düşündüm. Bunun için büyük şeytan diye bilinen ülkelere, düşmana hiç gerek yok. Değil ABD ve a,b,c planları vs., zeki küçük bir çocuk bile bir ülkeyi/halkını üstelik plansız olarak birbirine düşürebilir. Nasıl mı? Asabiyet duygusunu körükleyerek. Mustafa Kamal' da bunu yapmadı mı? Irk üstünlüğü, yahut toplumda baskın olan muhtelif aidiyetleri kullanarak.
Humeyni döneminde İranlı Kürtler katledildi, Sünniydiler diye. Şu an Sünniler, Şiileri Şii diye katlediyor. Saddam, kendi ülkesinde nicesini katlettirmişti, mezhep yada ırk ayrılığından. İdam edilince o zalim mahluk 'bizden biriydi, namaz kılıyordu vs. diye bir an da sahiplenildi, pirüpak oldu. Düşman diye dile dolananlar 3. dünya ülkelerinde halkını birbirine düşürerek iç savaş yoluyla kaos yaratıp uzaktan durup seyrediyorlar. Müslüman halklarda, 'Kardeşlerimiz aç, yaralı perişan!' deyip tahrip edilen ülkelere koşuyorlar yardım niyetine. Oysaki, oturup dışarıdan birilerinin kendi gündemlerini belirlemelerine seyirci kalmak yerine içerideki gedikleri kapayıp yaralarını sarabilseler, kardeşliği tesis edebilseler tüm acılar yaşanmadan önlenebilir. Bundan öncesinde diğer ülkelerde bu yapılamadı, bari bundan sonrasında ve bu ülkede halklar uyansa, İslam'ın mesihi soluğuna uygun bir kardeşliği tesis ederek insanlığı ayağa kaldırıp bir örneklik oluşturabilseler ne güzel olur!... Elbette bu öncelikle kendimizden ve çevremizden başlayarak sağlanabilir. Küçümsenen detaylar büyük problemlerin habercisidir aslında.
Paylaşılamayan nedir, bu kadar mı sevgimiz eksildi, bu kadar mı kin ve öfke doluyuz?
Ezhatim bana tavsiyede bulunurken(sağ olsun) ayeti aktararak Allah'ın ve peygamberin emrini ölçü aldığını ve alınması gerektiğini salık vermişti. Peki nerede?!
Allah ve Resulleri bir futbol takımının teknik direktörleri değiller ki, slogan atan amigolarla coşsun, buna kıymet versinler. Amele, icraata bakarlar. Allah, ''Yeryüzünü imar edin, Rüzgârınız dağılmasın, Sözü yumuşak ve güzel öğütle söyleyin, Şeytan apaçık düşmanınızdır'' derken, Muhammed peygamber ''Birbirinizi sevmedikçe ve kendiniz için istediğinizi başkaları içinde istemedikçe kamil iman sahibi olamazsınız'' diye buyururken ölçü aldığını söyleyenler, ayetleri yarıştırıp -mızraklar ucuna takar gibi sıralayıp- onları uygulamaz, birbirlerine tahammülkâr ve merhametle yaklaşmaz ise samimiyetleri ne derecede inandırıcı olabilir?...
Anlayamadığım husus, öğüt verenler tebliğ yaptığını iddia edenler, davet ettikleri şahısları sevmiyorlarsa neden cehenneme gitmeleriyle bu kadar ilgileniyorlar ve kendilerini yorup önüne geçmeye çalışıyorlar?!.. Bıraksınlar, canları cehenneme olsun.. Yok eğer içlerine sinmiyor, bu durumun önüne geçmek engel olmak ise niyetleri ve vicdanları aktifse o halde sevginin gereğince davranmaları mantıklı olan değil midir?! Seviyorlarsa, bunca hakaret niye ve öfke nasıl olabiliyor? İyiliğe, doğruluğa güzelliğe böyle mi davet edilir? çirkinleşerek!.. İnsan sevdiğine böyle mi davranır? havsalam almıyor....
Bir tek kişinin, bir tek kelimede olsa alabileceği hiç mi bir şeyden bahsedilmedi.?
Evvelinde idi, sonlarında değil. Okusam ve yazılanları tefrik etsem tek yararlı cümle bulamayabilirim ama peşi sıra dizilmiş yığınla hakaret kalır geriye.
Yapmış olduğunuz yorum, neden kapatılması yönünde.?
Konunun kapatılması yönünde arzum da, kurduğum cümle de olmadı. Kapatılması gereken konu değil, egolar.
Neden düzgün bir üslup ile katkı sağlamıyorsunuz.?
Katılımım olduğu sıralar eğri/düzeysiz bir üslup kullandığımı sanmıyorum, sonrasında da katkım olmayacağının nedenini izah etmiştim.
Yukarıda duran paragraftaki sebeple idi. Düşüren veya düşürülen duruma maruz kalmamak da, bana, tek başına geçerli bir sebep olarak yeterlidir.
Sizce konu kapatıldığı zaman üzülen şeytan mı olur, yoksa "İNSANLIK" mı.?
Konu değil de sizler, üslubunuzu İslamileştirmeyip yorumlarınızı aynı şekilde devam ettirir ve kapatmazsanız, sevinen şeytanlar, üzülen insan yanınız olacaktır ne yazık ki!
Üstelik bunca takipçisi varken..
Çoğunluk, kalabalıklar niteliğin ölçüsü değildir. Zira insan tartışmacı, tartışmalara pek meyyaldir. Takipçilerinin çokluğu ancak durumu daha da vahim kılar; kötü örnekten etkilenmeleri, hayatında pratiğe geçirmeleri açısından...