PEYGAMBERLERİN GÖNDERİLME SEBEPLERİ
16/36: Andolsun ki Biz: Allah'a ibadet edin ve azgın kişilerden sakının diye her topluma bir peygamber
gönderdik...
4/165: Rahmet müjdeleyici ve azab uyarıcı gönderdik ki, elçiler geldikten sonra insanların Allah'a karşı bahaneleri
olmasın...
Rahmet; merhamet, nimet verme, bağışlama, lütuf manalarına gelmekle beraber, sevgi, şefkat gibi anlamları da
içerir. Azab ise büyük sıkıntı, eziyet, işlenen suçlara karşılık dünyada ve ahirette çekilecek cezadır.
Cenâbı Allah insanlara emir ve yasalarını öğretmek için rahmet müjdeleyici ve azab uyarıcıları olarak peygamberler
göndermiştir. Böylece Yaratıcı'sını gönlünde hisseden, tanıyan insan, iman ederek azgın kişilerin etkisinden de
kurtulmuş , insanların da bu dünya'da ve ölüm ötesi yaşamda, ilâhî yasaları bilmiyorduk gibi bahaneleri de
kalmamıştır.
HER TOPLULUĞA BİR PEYGAMBER
10/47: Her topluluğun bir peygamberi vardır...
35/24: ... Hiçbir topluluk yoktur ki içinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.
4/164: Resuller var, hayat ve hatıralarını daha önce sana anlattık; resuller var, hayat ve hatıralarını sana
anlatmadık...
Cenâbı Allah; her topluluğa açık deliller ile bir peygamber gönderdiği gibi, onların yolundan giden veliler ve
ilâhî ilim sahipleri ile de insanları aydınlatmaktadır. Değerli İslâm Bilgini Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK,
Kur'ân'daki İslâm'da bu konuya şu açıklamayı getirmektedir : " Adlarından ve hayat hikayelerinden
bahsedilmeyen birçok peygamber gelip geçmiştir. Bu Kur'ân'sal perspektif bizi şu sonuca götürür : Biz, Son
Peygamber'den önceki tarihlerde yaşamış büyük insanların, mesela Budha'nın, Sokrat'ın, Eflâtun'un, Konfüçyus'un
v.s. birer peygamber olabileceğini ihtimal içinde görürüz, fakat peygamber olduklarına hükmetmeyiz. "
PEYGAMBERLER EŞİTTİR
2/136: ... Bütün Peygamberlere, Rabb'i katından verilen kitab ve ayetlerin hepsine iman ettik. O'nun
peygamberlerinden hiç birini diğerinden ayırt etmeyiz...
2/285: ... Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız...
40/78: Hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmaksızın her hangi bir ayeti kendiliğinden getiremez.
Din bir bütün olduğu için tüm peygamberler Cenabı Allah katında eşittir. Aralarında ayrılık yapmak doğru değildir.
Çünkü peygamberler, Mutlak Tek Varlık'tan vahy almaktadır. Getirdikleri vahiylerde de yol ve metot dışında esasta
bir farklılık bulunmamaktadır. Peygamberler de Cenâbı Allah'tan aldıkları bilgileri insanlara aynen iletmekle
görevlendirilmişlerdir. Ancak peygamberler arasında bir mertebe farkının bulunduğunu Kur'ân bildirmektedir. Bakara
2/253: " İşte bu peygamberlerden kimini, kimine üstün kıldık. Allah onlardan bazısı ile konuşmuştur.
Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir... " Ayette açıklandığı gibi her peygamberin kendine mahsus özellikleri
bulunmaktadır. Örneğin Cenâbı Allah Hz. Mûsa ile bizzat konuştu. Meryem oğlu Hz. İsâ'ya da açık mucizeler vermiş ve
Ruhul Kudüs ile yani Meleği Cebrail Aleyhisselam ile de desteklemiştir. Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)
Efendimizi de İlâhî Kitab'ların son ve en mükemmeli olan Kur'ân'ın tebliğcisi olarak ve "Mirac" mucizesi
ile en yüksek mertebelere ulaştırmıştır.
SON PEYGAMBER
33/40: Fakat O, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur.
34/28: Biz seni, bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik...
3/31: Ey Muhammed, de ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı
bağışlasın.
33/21: And olsun Allah'ın Resulünde sizin için, Allah'ı ve Ahiret Günü'nü arzu edenlerle, Allah'ı çok ananlara
güzel bir örnek vardır.
Kur'ân'da hikmet ile dolu öyküsü anlatılan Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) Cenâbı Allah'ın sevgili kulu, son Resulü ve
varlıklara da gönderilen büyük bir lütuftur. Hikmet; gizli sebep, oluş sırrı, gerçeği ilim, akıl ve gönül ile
yakalama demektir. Ayetlerde: " Allah'ı seviyorsanız Peygamberinize uyunuz ve Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak
için Peygamberiniz de çok ğüzel örnekler vardır. " diye buyrularak Peygamber Efendimizin insanlık alemine bir
rahmet olduğu açıklanmaktadır. (Bkz. Bu Kitap, İnsanda Sevgi, Son Peygamber Sevgisi)
Ilâhî kitaplar
--------------------------------------------------------------------------------
Kitap, " Allah'ın sözleri " manasına gelen özel bir anlamda kullanılmıştır. Cenâbı Allah, meleği Cebrâil
Aleyhisselam aracılığı ile peygamberlerine vahiy (ilâhî bildirme) ile yasalarını göndermiş ve bunların
kaydedilmesiyle oluşan belgeler de kitap haline getirilmiştir. İlâhî Kitaplar dörttür. Tevrat Hz. Mûsa'ya, Zebûr
Hz. Davud'a, İncil Hz. Îsâ'ya ve Kur'ânı Kerîm de Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e indirilmiştir. Ayrıca bazı
peygamberlere de sayfa oluşturan küçük ilâhî belgelerin de gönderilmiş olduğunu Kur'ân açıklamaktadır.
Tevrat, Hz. Musa hayatta iken indirilmiş, fakat Babil İmparatorluğu istilasında, Antlaşma sandığı ile birlikte yok
edilmişti. Sonradan sözlü ve yazılı aktarım ile yeniden yazıldığından orjinalliği kaybolmuştu.
Zebur'u yazma lütfu, Tevrat'tan sonra Yahudilerin kralı Hz.Davud'a verilmişti. Yüce Yaratıcı'ya şükür, yalvarış ve
yakarışlarla İlahi Aşk'ı anlatıyordu.
İncil ise, Hz. İsa'ya indirilmiş, fakat onun zamanında kaleme alınmamıştı. 25-30 yıllık sözlü bir aktarımdan sonra
İncil'in yazımına başlanmış ve 40 yıl devam etmişti. Araştırmacılar, Q incili olarak bilinen ve sonradan yok
edilmiş olan gerçek İncil'in, Hzİsa'nın varisleri "Havariler" tarafından kaleme alındığını kabul ederler.
Kilise teşkilatı; yazılmış birçok İncil arasından kendi aralarında da çelişki bulunan Matta, Markos, Luka ve
Yuhanna'yı esas İncil olarak kabul ederek resmileştirmişti. İncil Hz.İsa zamanında Kur'an ile paralellik
göstermekle beraber, sonradan Kilise teşkilatı tarafından değiştirilerek ayrı bir din haline getirilmiştir.
Son Resul Hz. Muhammed'in peygamberliği müddetince 23 yılda indirilen Kur'ânı Kerîm, Peygamber Efendimiz görevde
iken yazıldığı ve ezberlenildiği için tek bir harfi bile değişmemiştir. Kur'ân; Genel Vahiy Kitabını tasdik ederek
özetlemiş, insanlığın olgunlaşması için birçok yeni hükümlerin ilâvesi ile de son şeklini almıştır. Hicr suresi
ayet 15/9: " Kur'ânı elbette Biz indirdik, kesinlikle onu Biz koruyacağız. " diye buyrulmakla Kur'ân'ın
Kıyamete kadar aslının korunarak insanlara kılavuzluk edeceği açıklanmıştır.
TEVRAT, ZEBÛR VE İNCİL
5/44: Gerçekten Tevrat'ı Biz indirdik. Onda bir hidayet ve bir ışık vardı...
21/105: Andolsun Tevrat'tan sonra Davûd'a verilen Zebûr'da " Cennete salih kullarım varis olacaktır "
diye yazmıştık.
5/46: Ardından O peygamberin izleri üzerine Meryem oğlu İsâ'yı gönderdik. Tevrat'ı tasdikliyordu. Ona İncil'i
verdik. Onun içindeki Tevrat'ın tasdikleyicisi ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt.
Cenâbı Hakk'tan bir hidayet ve ışık olarak gelen Tevrat, Zebûr ve İncil; zamanın insanlarına kurtuluş müjdecisi
olarak verilmiştir. Kendinden öncekini tasdik eden bu Îlâhî Kitaplar, Allah'ın yasalarına sımsıkı sarılanlar için
öğüt ve mutluluk kaynağı olmuştur.
KUR'ÂNI KERÎM
2/97: ... (Resulüm) Kur'ânı senin kalbine; bir yol gösterici ve müjdeleyici, önce gelen kitapları da doğrulayıcı
olarak O indirmiştir.
10/57: Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, mü'minler için bir hidayet ve rahmet
gelmiştir.
2/2 : Kur'ân, takva sahibi için hidâyet kaynağıdır.
7/3: Rabbinizden size indirilene uyun. Kur'ânı bırakıpta başka dostların peşinden gitmeyin. Ne kadar az öğüt
alıyorsunuz!
Kur'ân; toplamak, biraraya getirmek demektir. Diğer bir manası da okumak anlamına gelir. Mucizevî bir şekilde dini
esasları, yasaları, öğütleri ve birçok gerçekleri toplayıp birleştirmiştir. İnsanların doğru yolu bulabilmeleri
için, her zaman okunması gerekeceğinden, Cenâbı Allah özel olarak " Kur'ân " ismini vermiştir.
Kur'ân vahiy ile indirilmiştir. Vahiy, Cenâbı Allah'ın sözleridir. Şuara 26/192-194'de şöyle buyrulmuştur : "
Kur'ân muhakkak ki, bütün alemleri var eden Allah'ın vahyidir. (Resulüm) Onu Cebrâil, uyarıcılardan olasın diye
senin gönlüne indirdi. " Kur'ân'ın büyük bölümü, elçi melek Hz. Cebrâil aracılığı ile Peygamber Efendimizin
gönlüne inmiştir. Şûra 42/51: " Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut
bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder... " İnsanlar, yaratılışları icabı dayanamadıklarından
Allahü Teâlâ onlarla yüzyüze konuşmaz. Sözlerini, ya doğrudan doğruya peygamberlerin gönüllerine vahyeder ki, onlar
uyanık ve uyku hallerinde iken de olabilir. Yahut da Hz. Mûsa'ya olduğu gibi, sözlerini, ağaç gibi bir cisimden,
(perdeden) işittirir, ancak konuşan görülmez. Veya bir elçi melek (Hz. Cebrâil) göndererek Yasa'larını vahyeder.
Genel olarak resullere bu şekilde vahy gelmiş ve hafızalarına bir daha unutamayacakları şekilde kaydedilmiştir.
A'la 87/6: " Sana Kur'ân'ı okutacağız, sen hiç unutmayacaksın. "
Kur'ân rahmettir. Kur'ân'ın ana kavramlarından biri olan rahmet; merhamet, bağış, lütuf demektir. Sevgi, şefkat
anlamlarını da içerir. Allah'ın en büyük nimetlerinden biri olan rahmet, istisnasız bütün yaratılan varlıkları
kuşatmıştır. Araf 7/156 ayetinde şöyle buyrulmaktadır : " ... Rahmetime gelince o her şeyi topyekün sarıp
çevrelemiştir. " Lütuf, sevgi, merhametin kaynağı Cenâbı Allah, rahmetini Kur'ân ile de insanlara
yansıtmıştır. Kur'ân'a uyanlar; İlâhî Kanunları öğrenip, tatbik ederek rahmetten en büyük nasibini alır, dünya'da
mutlu bir yaşam ile ahiret hayatında da cennete kavuşurlar.
Kur'ân inananları hidayete erdirir. Hidayet, kılavuzluk, rehberlik etmek demektir. Allah insanları ulaştırdığı yol,
doğru yol, doğruyu ve güzeli bulma yoludur. Hidayet; insanın iman ederek emir ve yasaklara uyup, Allah'a itaat ve
ibadet etmesi, böylece de Cenâbı Allah'ın arzu ettiği doğru yola, Allah'ın yoluna girmesidir. Enbiya 21/73 de:
" (Hz. Yakup, Hz. İshak) Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık. Onlara iyilikler
yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima Bize ibadet eden kimselerdi. " Yasin 36/61'de de
" Bana ibadet ve itaat edin! Doğru yol budur diye bildirmedim mi? " diye buyrulmaktadır. Hidayete
ulaşmak, insanlardaki niyet ve gayretlerinin bir neticesidir. Ankebut 29/69 da şöyle buyruluyor: " Bizim
uğrumuzda didinenleri, Biz elbette yollarımıza ulaştırcağız. "
Hidayete erme kulun isteği ve Cenâbı Allah'ın da lütfu ile mümkün olmaktadır. Kasas 28/56: " ... Sen istediğin
kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir. "
Hidayete erme lütfuna erişmiş olanların bir üst mertebesi de takvadır. Muhammed 47/17: " Hidayete ermiş
olanların da Allah hidayetlerini arttırdı ve onlara takvalarını verdi. "
(Bkz. Bu Kitap, Allah'ın Sevdikleri, Takva Sahipleri)
Kur'ân nur'dur. Nur; ışık,aydınlık, karanlıktan kurtularak aydınlığa kavuşmak demektir. Göklerin ve yerin nuru olan
Cenâbı Allah, Kur'ânı da insanlara bütün Dünyayı aydınlatan bir nur olarak göndermiştir. Kur'ân; nur gibi ışık
saçan hakikatlerin, İlâhî Yasaların, insanlarca akıl ve gönül gözüyle algılanarak, onları karanlıktan aydınlığa
kavuşturmak için indirilmiştir. İbrahim 14/1. ayette şöyle buyrulmaktadır: " (Resulüm bu Kur'ân) Rablerinin
izniyle insanları karanlıklardan nura, herşeye galip ve övgüye layık olan Allah'ın yoluna çıkartacak olan bir
Kitap'tır. "
Kur'ân gönüllere şifa ve öğüttür. Şifa; bedeni ve ruhî bir sağlığa kavuşma, gönlün ferahlanması anlamına
gelmektedir. Kur'ân; insanları cehaletten, her türlü sapıklıklardan koruyarak kalp yumuşaklığı ve merhamet verir.
İnsanları manevi dertlerden, şüphenin bütün hastalıklarından korur. İnanç kuvveti ile gönülleri ferahlatır ve
Cenâbı Allah'ın ipini tutan mü'minler de tam bir güvene kavuşur.
Kur'ân; insanları iyiliğe davet eden, her türlü kötülüklerden korunmaya teşvik eden, en güzel öğütleri veren İlâhî
bir Kitaptır. Aralarında Peygamber Efendimizin bulunduğu topluma, rahat ve kolaylıkla tebliğ edilmesi için, Arapça
olarak indirilmiştir.