Vaktiyle bir erkek çocuk vardı: 'Onun adı, Dick' idi. Dick çok fakirdi; babası ve annesi ölmüşlerdi. Ona yardım edecek arkadaşları da yoktu. Bir gün, birkaç adamın konuştuğunu duydu.
Bir adam "Londra'ya gideceğim. Çünkü Londra, çok büyük bir şehirdir ve caddeleri altınla kaplıdır. Londra'da herkes çok zengindir" diyordu.
O zaman Dick, "Londra'ya gideceğim ve zengin olacağım" dedi. Birkaç gün sonra, Dick, yolun kenarında bir araba gördü, arabanın üstündeki adama, "Nereye gidiyorsun?" dedi.
Adam "Londra'ya gidiyorum," diye cevap verdi.
Dick, "Beni de beraberinde Londra'ya götürür müsün?" diye sordu.
Adam,"Evet." dedi.
Böylece, Dick arabaya bindi ve Londra'ya gitti.. Londra'ya geldiği zaman, caddeler yapılmamıştı. Diğer caddeler gibi taştan yapılmışlardı. Fakat pek çok evler vardı. Bütün caddelerin yanları boyunca evler vardı. Her yerde yüzlerce evler. Dick, indi ve araba uzaklaştı, caddede durdu, gidecek evi yoktu, yemek için yiyeceği yoktu ve arkadaşları da yoktu. Sonra, kar yağmaya başladı. Kar daha sür'atle düştü. Çok geçmeden her şeyin üzerinde kar vardı. Caddeler ve evler karla kaplıydı. Fakat hava çok soğuktu. Zavallı Dick, karla örtülmüştü! Gece oluyordu. Bir evin penceresinde bir ışık vardı. Dick, ona gitti ve kapıya yakın durdu. Sonra taşın üstüne oturdu. Tam o sırada kapı açıldı ve bir hizmetçi dışarı baktı; orada oturan Dick'i gördü.
"Defol, haylaz çocuk!" diye bağırdı. "Orada ne yapıyorsun?"
Dick o kadar üşümüştü ki; ayağa kalkamadı.
Hizmetçi kızdı, tekrar "defol!" diye bağırdı. Sonra, bir çömlek soğuk su aldı ve onu Dick'in üzerine attı.
Bu çok zengin bir adamın eviydi; adı Bay Warren'di. Bay Warren'in bir çocuğu vardı, adı Alice idi. Alice, kapıya yakın duruyordu ve kadın uşağın su attığını gördü; çok kızdı. "Zavallı çocuk ölecek. Fena kadın!" diye çıkıştı. Sonra, Dick'in elini aldı. "İçeri gel, zavallı çocuk! diyerek." Onu evin içine getirdi, yiyecek ve uyuması için bir yatak verdi ve Dick, o gece evde kaldı.
Sabahleyin Bay Warren, Dick'i gördü. ''Evimde kalacaksın ve aşçıya yardım edeceksin. Bugün başlayacaksın'' dedi.
Böylece, Dick, kaldı ve aşçıya yardım etti.
Aşçı fena bir kadındı: Dick'e nazik değildi; ona kötü yiyecek veriyor, daima küfür ediyor, kızdığı zaman yüzüne vuruyordu.
Dick'in, küçük bir odası vardı, çok küçük ve çok fena bir odaydı. Çünkü oda, daima fareyle doluydu, yüzlerce fare hemde.
Fareler, yemeğini yerlerdi. Bu sebepten Dick, mutlu değildi. Fakat, Bay Warren'e yahut Alice'e bir şey söylemedi. Çünkü Alice'i seviyor ve onun mutlu olmadığını bilmesini istemiyordu.
Bir gün, Dick, sokakta küçük bir çocuk gördü. Çocuğun kollarında bir kedi vardı. Dick "Kediyi nereye götürüyorsun?" diye sordu.
Çocuk "Kediyi nehre atacağım ve onu öldüreceğim" dedi.
Dick kedileri severdi. Bu sebepten çocuğa "Onu öldürme, bana ver!" dedi. O gece, Dick, kediyi odasına götürdü. Yemek için küçük bir ekmek parçası vardı. Onu masanın üzerine koydu. O zaman bir fare geldi ve ekmeği yemeğe başladı. Kedi atladı, fareyi tuttu ve onu öldürdü. Kedi, bir çok fare öldürdü ve bütün diğer fareler kaçtılar. Bundan sonra, Dick'in, odasında artık fareler yoktu.
Alice, Dick'in, mutsuz olduğunu gördü ve aşçının ona kaba davrandığını anladı. Bu sebepten Bay Warren'e, bu durumu anlattı.
Bay Warren "Aşçı iyi bir kadın değil, şişman ve çirkin ve insafsız görünüyor. Dick, ise: iyi bir çocuktur, işini iyi yapıyor, yüzü ve elleri daima temizdir; benim için çalışacak.'' dedi.
Bay Warren nehrin kenarında büyük, çirkin bir binada çalışıyordu. Birçok gemileri vardı. Gemileri başka ülkelere gönderirdi. Gemiler, İngiltere'den diğer ülkelere eşyalar götürürler ve onlar diğer ülkelerden İngiltere'ye eşyalar getirirlerdi. Büyük binada onun için çalışan adamlar vardı. Gemilerden eşyaları alan adamlar, eşyaları diğer gemilere koyan adamlar vardı.
Dick, hâlâ küçük odada yaşıyordu ve kedisi onunlaydı. Fakat, gündüzün büyük binada çalışıyordu.
Bir gün, Bay Warren, başka bir ülkeye bir gemi gönderiyordu. Bütün uşaklarına sordu. "Gemimde göndermek istediğiniz bir şeyiniz var mı? Onu uzak bir ülkede satacaklar ve ben size parayı vereceğim." O zaman bütün uşaklar, gemiye koymak için eşyalar getirdiler.
Sonra Bay Warren, Dick'e sordu; fakat, Dick'in gönderecek bir şeyi yoktu.
Alice "Gemide göndermek için Dick'e, bir şey vereceğim" dedi. Fakat, Bay Warren: "Hayır, kendinden bir şey göndermeli" dedi.
Dick, "Sadece bir kedim var!" dedi.
Alice "Niçin, kedini göndermiyorsun" diye sordu.
Dick "Kedimi seviyorum. Fakat, onu göndermeliyim. Çünkü başka bir şeyim yok!'' dedi.
Böylece, Dick, kedisini getirdi ve onu gemiye koydu; tekrar odasına gitti. Çok üzgündü. Çünkü, şimdi yalnızdı. Küçük odasında yalnız uyudu. Kedi gitmişti; fareler, tekrar odaya gelmeye başlıyordu ve Dick, fareler yüzünden uyuyamadı.
Aşçı, hâlâ ona sertti ve iyi yiyecek vermiyordu.
Bir gece, Dick "Burada kalamam. Başka ülkeye gideceğim!" dedi. Elbiselerini giydi ve aşağıya indi. Evin kapısını açtı ve yalnızca dışarıya sokağa çıktı. Sokak boyunca yürüdü. Bütün gece yürüdü. Sokak kırlara götürüyordu. Kırda evler yoktu; sadece ağaçlar ve tarlalar vardı. Sabah yakın olduğunda: yolun kenarında bir taşın üzerine oturdu, devam edemedi. Orada otururken, güneş gökyüzünde yükseldi. Güneş yukarıya gelirken, Londra'nın, çanları çalmaya başladı. Çanlar çalarken, Dick, onların "Yine gel, yine gel!" dediklerini zannetti. "Çanlar Bana çalıyorlar." diye düşündü. ''Beni tekrar Londra'ya çağırıyorlar. Geri gel! Her zaman yoksul ve mutsuz olmayacaksın! Bekle, günün gelecek" diyorlar. Dick, ayağa kalktı. "Geriye gideceğim!" dedi ve ''Bekleyeceğim!" Tekrar şehre döndü. Gemi gitti ve bilinmeyen bir ülkeye geldi.
Bu ülkenin kralı, gemideki adamlardan gelmelerini istedi. "Gelin!" dedi ve ''Bütün şeyleri bana gösteriniz!"
Adamları, güzel eşyaları aldılar ve saraya getirdiler; güzel kumaşlar, mücevherler, yüzükler, şapkalar, ayakkabılar, çantalar, lambalar ve diğer birçok şeyler..
Kral, bütün şeylere baktı ve "Bu şeylerin hiçbirini istemem. Bana istediğimi getirin! Geminizi altınla dolduracağım" dedi. Sonra Kral, uşaklarına söyledi. ''Yiyecek getirin!"
Uşaklar, yiyecek getirdiler ve masanın üzerine koydular. Onlar yiyeceği masanın üzerine yerleştirir yerleştirmez: yüzlerce fare, deliklerden dışarı çıktılar. Adamlar, daha önce bu kadar çok fare görmemişlerdi. Fareler, masanın üzerine atladı ve bütün yiyeceği onların gözleri önünde yediler.
Kral, "İstediğim budur: Bu fareleri öldürmeye yarayan bir şey istiyorum! Yiyeceği gözlerimizin önünde yiyorlar. Biz onu yiyemeden önce, yiyeceğin üzerinde koşuyorlar. Onlar Elbiselerimizde delikler yapıyorlar. Yatağa girer girmez, yüzlerimizin üzerinde koşuyorlar. Çocukları ısırıyorlar. Onları öldüremeyiz; onlar çok küçüktürler ve biz onları yakalayamadan evvel kaçıyorlar. Fareleri öldürecek bana bir şey verin; geminizi altınla dolduracağım!''
Adamlardan biri: "Bu ülkede kediler yok mu" diye sordu.
Kral "Kedi nedir?" dedi.
O zaman adam sür'atle koştu ve Dick'in kedisini, gemiden getirdi. Adam, Kralın salonuna gelir gelmez, kedi onun kollarından atladı; o bir ayakla bir fare öldürdü ve o ağzında başka bir fare yakaladı. Kedi, o kadar çok fare öldürdü ki; diğer fareler sür'atle kaçtılar.
Kral sıçradı ve bağırdı: "İyi, iyi! Daha önce hiç kedi görmedim. Kediyi bana verin; geminizi altınla dolduracağım. Daha önce böyle güzel bir şey görmedim!" dedi. Böylece Kral, Dick'in kedisini aldı ve adamlara kedi için çok para verdi; onların gemisini altınla doldurdu. Gemi Londra'ya döndü.
Bay Warren, gemiye gitti ve gemideki bütün altınları gördü. "Bu kadar çok altın için ne sattınız." diye sordu.
Adamlar: "Kedi" dediler.
O zaman Bay Warren, Dick'i çağırttı. "Çok zengin oldun! Benden daha fazla paraya sahipsin. Şimdi bizden gitmek istiyor musun?" diye sordu.
Dick, Alice'i seviyordu. ''Hayır, Kalmak istiyorum ve sizinle çalışmak istiyorum!" dedi.
Bay Warren: "Benim uşağım olarak değil, arkadaşım olarak kalacaksın!" dedi.
Böylece, Dick, Bay Warren ile kaldı. Birkaç yıl sonra da Alice ile evlendi; çünkü onu çok seviyordu.
Çok zengin oldu ve çok iyi bir adamdı. Artık, Londra'da en zengin adamdı ve Alice de: en mutlu kadın..