Asgari ücret konusundaki yeni eğilimler
Asgari ücret uygulamalarına son verilmesi, ülkemizde bugüne dek resmi ağızlar tarafından dile getirilmiş değildir. Buna karşılık, ülke çapında tek ve yeknesak bir asgari ücret yerine bölgelere göre değişen düzeylerde asgari üret belirlenmesi fikri ortaya atılmıştır.
Asgari ücret uygulamalarının önce iller, daha sonra bölgeler esasına göre ve nihayet ülke çapında tek ve yeknesak bir asgari ücret yönünde evrime uğradığını göstermektedir. Yeniden bölge esasına göre asgari ücret uygulamasına dönülmesi, bu sürecin tersine döndürülmesi anlamına gelecektir. Bölge esasına göre asgari ücretten yana olanlar, bu konudaki tavırlarını başlıca iki görüşe dayandırmaktadırlar. Bu görüşler şöyle belirlenebilir:
1-İşçilerin gereksinim duydukları mal ve hizmetlerin fiyatları bölgeden bölgeye değişir. Özellikle kira giderleri açısından bu görüş isabetlidir. Dolayısıyla, fiyatların yüksek olduğu bir bölgede yaşayan bir işçinin fiyatların daha düşük olduğu bölgelerde yaşayan işçilerle aynı ücreti alması, daha düşük bir yaşam düzeyi elde etmesi sonucunu doğurur; bu da eşitlik ilkesiyle bağdaştırılması mümkün olmayan bir durum oluşturmaktadır denilir.
Ancak, ilk bakışta tartışmasız doğru gibi görünen bu görüşün kabulü mümkün olmayan yanları vardır. Unutmamak gerekir ki kural olarak fiyatların düşük olduğu bölgeler, ülkenin nispeten geri kalmış yoksul bölgeleridir. Buralarda yaşayan işçilerin daha düşük bir asgari ücrete tabi olmaları, yoksulluklarını ve yoksunluklarını artıracak ilave bir neden oluşturacaktır. Ayrıca bu bölgelerde yaşayan işçiler, hastane gibi veya çocukları için okul gibi gereksinimlerini karşılayabilmek için çoğu zaman büyük ve gelişmiş kent merkezlerine yığılmış olan olanaklardan yararlanma konusunda güçlüklerle karşı karşıyadırlar. Bu gibi gereksinimlerinin karşılanması, onlar açısından büyük kentlerde yaşayanlara göre daha fazla mali yük oluşturur.
2-Bu konudaki bir diğer görüş de geri ve yoksul bölgelerde daha düşük asgari ücret uygulanmasının bu bölgelere yatırımların çekilmesi ve bu bölgelerde ekonomik canlılık sağlanması bakımından yararlı olacağı iddiasına dayandırılmaktadır. Ancak, yatırımların herhangi bir bölgeye kanalize olması konusunda, ücretlerin düşüklüğü akla gelebilecek nedenlerden yalnızca bir tanesidir. Bu konuda göz önünde bulundurulması gereken çok daha önemli başka bir dizi faktör vardır. Çoğu zaman kalifiye işçi temini, ucuz işçi temininden daha önemli rol oynar. Ayrıca, ham madde temininde ve üretilen malların pazara ulaştırılmasında sahip olunan kolaylıkların da yatırımların coğrafi dağılımı konusunda temel nitelikte belirleyici bir rol oynadığı görülür.
Eğer bu yöndeki görüşler doğru olsaydı, yatırımların daima ücretlerin düşük olduğu yörelerde yoğunlaşmış olması gerekirdi. Oysa, eğilim bunun tamamen tersi doğrultudadır. Ülkemizde de çok belirgin bir biçimde gözlemlendiği üzere, yatırımlar, İstanbul, İzmir, Bursa gibi nispeten gelişmiş ve ücretlerin göreli olarak daha yüksek olduğu bölgelere yığılmaktadır.
Yatırımların dağılımını belirleyen ücret düzeyi dışında kalan başka bazı faktörler sıralanabilir. Ancak, bütün bu faktörlerin aşılması mümkün olsa bile, serbest piyasa nizamı denilen koşullarda sermayenin ülkenin yoksul ve geri kalmış bölgelerine çekilmesi mümkün olmayabilir. İktisat kitaplarının ünlü bir örneği ile ifade etmek gerekirse, “Atın önünden suyu çekerseniz su içmesine engel olabilirsiniz. Ancak, önüne su konulan at her zaman su içmez”. Çünkü atın su içmesi için susamış olması gerekir. Özel sermayedarın kâr gereksinimini daha kolay ve daha büyük ölçeklerde sağladığı alanlar ve faaliyetler bulunduğu sürece, ücretler ne kadar düşük olursa olsun, yoksul ve geri kalmış bölgelere yatırım yapması mümkün değildir.
Bu gibi yörelere ancak devlet yatırım yapabilir. Oysa, günümüzde dayatılmakta olan model, devletin küçültülmesi ve ekonomik ve sosyal hayattan çekilmesi esasına dayanmaktadır.
Bu durumda, yeniden bölge esasına dayalı asgari ücret uygulamalarına dönülmesi halinde, asıl doğacak olan sonucun ne olacağı sorusu önem kazanmaktadır. Güdülen amaç ne olursa olsun, her bölge için ayrı bir asgari ücret uygulamasına dönülmesi, bu konuda da böl-yönet politikasına uygun koşullar sağlayabilir. Asgari ücret kazanımlarında topyekün kırpıntılara gitmek yerine, belli dönemlerde belli bölgeleri veya bölgeyi hedef alan saldırılar, bu yüzden doğabilecek tepkilerin bütünlüğünü bozacak, dolayısıyla belirecek direnci yumuşatacak yönde kolaylıklar sağlayabilir.
ASGARİ ÜCRET
Prof. Dr. Alpaslan Işıklı